menü

25 Mayıs 2020 Pazartesi

Yüreğimin kanından iştiyak kokusu gelirse taacübetme. Huten ceylanıyla derdimiz birdir bizim,





آورد به اِضطرارم اوّل به وجود،
جز حیرتم از حیات چیزی نفزود
Hayat verilmeden önce  bana   ıztarap verildi
Bu dünyada  hayretimden başka birşeyim   artmadı
hayyam

چون است حال بستان ای باد نوبهاری
کز بلبلان برآمد فریاد بی‌قراری
Nasıldır !  bahçelerin bostanın hali ey  nesimi bahar 
Bülbüllerden  yükseldi feryadı bikarar !
ای گنج نوشدارو با خستگان نگه کن
مرهم به دست و ما را مجروح می‌گذاری
Ey  maşuk'u tabib, gönlü yaralı aşıklarına bir nazar 
O  bakışınla  yaramızın üzerine bir merhem  koy
sadi şirazi







https://ganjoor.net/hafez/ghazal/sh342/

حجاب چهره جان می‌شود غبار تنم
خوشا دمی که از آن چهره پرده برفکنم
Toz gibi olan tenim, can çehresine perde olmakta.
 perdeyi canımdan attığım   o  an, ne güzel bir andır.
چنین قفس نه سزای چو من خوش الحانیست
روم به گلشن رضوان که مرغ آن چمنم
böyle kafes, benim gibi güzel bir kuşa lâyık değil.
Rıdvan gülşenine gideyim, ben o bahçenin kuşuyum.
عیان نشد که چرا آمدم کجا رفتم
دریغ و درد که غافل ز کار خویشتنم
Niçin geldim,  niye gittim  neyledim ? Belli olmadı 
 Yazık, yazık., kendi işimden  bile gafilim.
چگونه طوف کنم در فضای عالم قدس
که در سراچه ترکیب تخته بند تنم
Mukaddes  âlemin fezasını nasıl dönüp dolaşayım?
Terkip yurtcağızımda ten kaydıyle mukayyedim! var
اگر ز خون دلم بوی شوق می‌آید
عجب مدار که همدرد نافه ختنم
Yüreğimin kanından iştiyak  kokusu gelirse taacübetme.
Huten ceylanıyla  derdimiz birdir bizim,
طراز پیرهن زرکشم مبین چون شمع
که سوزهاست نهانی درون پیرهنم
Altın sırmalarla bezenmiş gömleğime bakma.
derinliğinde  yanan gizli  ateşim   var.
بیا و هستی حافظ ز پیش او بردار
که با وجود تو کس نشنود ز من که منم
Gel, onun önünden Hâfız‟ın varlığını   kaldır.
 sen varken kimse benden  duymasın  " منم"  sözünü









https://ganjoor.net/hafez/ghazal/sh208/

gazel 208

خستگان را چو طلب باشد و قوت نبود
گر تو بیداد کنی شرط مروت نبود
gönlü yaralı aşıklar seni arzular; ançak  hallerini anlatacak  dermanları yok
eğer sen  zulmedersen  .şartı mürevvet olmaz
ما جفا از تو ندیدیم و تو خود نپسندی
آنچه در مذهب ارباب طریقت نبود
biz cefa görmedik senden . sende beğenmezsin
 tarikat erbabının mezhebinde   olmayan bir şeyi
خیره آن دیده که آبش نبرد گریه عشق
تیره آن دل که در او شمع محبت نبود
Kör olsun o göz ki aşk ağlayışlarından,kurumadı
kararsın o gönül ki o   aşk ateşinden mahrumdur.
دولت از مرغ همایون طلب و سایه او
زان که با زاغ و زغن شهپر دولت نبود
Devleti; humayun kuşundan ve onun gölgesinden iste
kuzgun ile çaylakta devlet kuşunun kanadı ne gezsin
گر مدد خواستم از پیر مغان عیب مکن
شیخ ما گفت که در صومعه همت نبود
eğer meyhaneden himmet aradımsa  ayıplama beni
şeyhimiz dediki  "ibadethanede himmet bulunmaz"
چون طهارت نبود کعبه و بتخانه یکیست
نبود خیر در آن خانه که عصمت نبود
pak  ve taharet yoksa  kabe de puthanade birdir
hayır olmaz o   gönül yurdunda  temizlik   yoksa
حافظا علم و ادب ورز که در مجلس شاه
هر که را نیست ادب لایق صحبت نبود
Hafız ilim ve edebe çalış çünkü şah meclisinde
sohbete layık değildir.edebten mahrum olanlar



GÖKLERİN MUKADDEMESİ
Yaratılışın ilk gününde  asumanın , zemini azarlaması 2
ای امینی از امانت بی خبر
غم مخور اندر ضمیر خود نگر
ey emanet sahibi  emanetten bi haber
gam etme  içindeki sırra  gönle bak
روز ہا روشن ز غوغای حیات
نی از آن نوری کہ بینی در
aydınlık olan "gündüz"  hayatın kavgasından ibaret
nur kalmadı o "gün" de  ki   kendi  yönünü görsün 
نور صبح از آفتاب داغ دار
نور جان پاک از غبار روزگار
nur'u sabah  güneşten leke almış
nur'u can   zamanın tozundan  pak kalmış  
نور جان بے جادہ ہا اندر سفر
از شعاع مہر و مہ سیار تر
nur'u can  menzile ulaşır  yol olmasada
güneşin ve ayın  nurundan daha seyyar
شستہ ئی از لوح جان نقش امید
نور جان از خاک تو آید پدید
can levhasından ümit  nakşını sildin mi
toprağından can nuru   ortaya çıktı
عقل آدم بر جہان شبخون زند
عشق او بر لامکان شبخون زند
Aklı adem  Dünya ya  gece baskını yapar
onun aşkı   ise  la mekana gece baskını yapar
راہ دان اندیشۂ او بی دلیل
چشم او بیدار تر از جبرئیل
onun düşüncesi delilsiz yol bulur
onun gözü  cebrailden daha uyanıktır
خاک و در پرواز مانند ملک
یک رباط کہنہ در راہش فلک
o ademi toprak ;  melek gibi  uçmada
onun yolunda felek eski bir han olmakta
می خلد اندر وجود آسمان
مثل نوک سوزن اندر پرنیان
ipeğin içine  giren iğne  gibi
dolaştı gökyüzünün  vücudunda onun  zırhı
داغہا شوید ز دامان وجود
بی نگاہ او جھان کور و کبود
kainatın  eteğinden lekeyi yıkayacak 
onun bakışı olmadan dünya kör ve karanlık olacak
گرچہ کم تسبیح و خونریز است او
روزگاران را چو مہمیز است او
Gerçi insan az zikreden ve çok kan dökendir
ancak zamanın  terakkisinin mehmuz'u onun eliyledir
چشم او روشن شود از کائنات
تا ببیند ذات را اندر صفات
ademin gözü  kaniattan daha aydınlık
ta sıfatların  tecellisinde cevheri (zat ilahi)  görecek
’’ہر کہ عاشق شد جمال ذات را
اوست سید جملہ موجودات را‘‘
her kim aşık oldu ise  cemali zatına
o bütün mevcudatın seyyidi olmuştur.




Ali şeriati  kitab hubut

   sayfa 129

چه خوب! و من چه رندانه زندانم را، زندان تنگ و تاريكم را و غربتم را و

بيكسي ام را از ياد مي بردم و ياد خويشاوندانم، وطنم، خان هام و هم زبانانم و آنجا را
به اينجا افتادم فراموش مي کردم. ... » اشتباهاً « که بودم و آنجا را که بايد مي رفتم و
چه خوب
   Ne iyi  ben  rintçe ,  bu dar  karanlık zindanımı  ve gurbetimi   kimsesizliğimi  unutuyorum .  akrabalarımı,  vatanımı,  ailemi  ve hem dildaşlarımı   hatırımdan çıkarıyorum.yanlışlıkla   oraya gitmem gerekirken   buraya düşmüşüm   ve her şeyi unutuyorum
بله ... در اين انبوه آدمها و چهر هها و نگاه ها و حرف ها که در تاريخ دور هم
نشست هاند و من در جمع آن همه، ناگهان چشمم افتاد به دو سه تا آشنا! مخاطب
آشنا
(evet tarihin sayfalarının arasında dolaşırken) 
Evet... tarihte bir arada yaşayan bu insan
kalabalıklarının çehreleri bakışlari konuşmaları
arsında dolaşırken birden gözüm iki üç tanıdığa  takıldı tanıdık  bir muhatap
حيف که اين کلمه را پوك و پوچ کرده اند و نمي توانم به کمك آن برسانم
که چه مي خواهم بگويم: حيف
ne yazıkki bu kelimenin içini boşaltılar. bu kelimenin yardımıyla
ben ne istediğimi anlatamıyorum
آﺷﻨﺎﯾﯽ! آﻧﭽﻪ ﺧﺪا ﻧﯿﺰ »ﻣﯽ ﺧﻮاﺳﺖ« و »ﻣﯽ ﺧﻮاﻫﺪ«. ﻧﻤﯽ ﺧﻮاﺳﺖ در ﮐﻮﯾﺮ ﻋﺪم ﺗﻨﻬﺎ ﻧﻔﺲ ﺑﮑﺸﺪ، در ﭘﺲ ﭘﺮده ﻏﯿﺐ، ﺑﺮاي اﺑﺪ، ﻣﺠﻬﻮل ﻣﺎﻧﺪ. ﻧﯿﺎز ﻫﻤﯿﺸﻪ زاده ﻧﻘﺺ ﻧﯿﺴﺖ، زاده ﻓﻘﺮ ﻧﯿﺴﺖ، ﻧﯿﺎزﻫﺎﯾﯽ ﻫﺴﺖ ﮐﻪ زاده ﮐﻤﺎل اﺳﺖ
aşinalık (tanıdık) bu tanrınında  istediği ve istiyor olduğu şeydir.
yokluk çölünde tek başına nefes almak  gayb perdesi ardında  ebedi olarak mechul kalmak istemedi . ihtiyaç her zaman eksikliğin ürünü  değildir. yoksulluğun ürünüde değildir. 

öyle ihtiyaçlar varki   kemaliyetin tecellisidir.



mesnevi
وهم مخلوق است و مولود آمده ست ** حق نزاییده ست او لم یولد است‌‌
Vehim; vasıflardan, hadlerden doğar. Hak ise doğmamıştır, doğurmaz.
عاشق تصویر و وهم خویشتن ** کی بود از عاشقان ذو المنن‌‌
Kendi tasvir ettiği şeye, kendi vehmine aşık olan kişi, nereden nimet ve ihsan sahibi Tanrı âşıklarından olacak
عاشق آن وهم اگر صادق بود ** آن مجاز او حقیقت کش شود 
O vehme âşık olan, doğru ise mecazi sevgisi, kendisini nihayet hakikate çeker, götürür.
شرح می‌‌خواهد بیان این سخن ** لیک می‌‌ترسم ز افهام کهن‌‌
Bu sözü iyice anlatmak, açmak lâzım; fakat eski düşüncelilerden, onların köhne anlayışlarından korkuyorum
فهم‌‌های کهنه‌‌ی کوته نظر ** صد خیال بد در آرد در فکر
Kısa görüşlü köhne anlayışlar, fikre yüz türlü kötü hayaller getirirler.
بر سماع راست هر کس چیر نیست ** لقمه‌‌ی هر مرغکی انجیر نیست‌‌
Herkesin doğru işitmeye kudreti yoktur. Her kuşcağız, bir inciri bütün olarak yutamaz
خاصه مرغی مرده‌‌ای پوسیده‌‌ای ** پر خیالی اعمیی بی‌‌دیده‌‌ای‌‌
Hele ölmüş, çürümüş, hayallere dalmış kör bir kuş olursa...
نقش ماهی را چه دریا و چه خاک ** رنگ هندو را چه صابون و چه زاک‌‌ 
Balık resmine ister deniz olmuş, ister toprak. Kara yüzlüye ha sabun, ha kara boya!
نقش اگر غمگین نگاری بر ورق ** او ندارد از غم و شادی سبق‌‌
Kâğıda gamlı bir adam resmi yaparsan o resmin ne gamla alışverişi vardır, ne neşeyle.
صورتش غمگین و او فارغ از آن ** صورتش خندان و او ز آن بی‌‌نشان‌‌
Resim, görünüşte gamlıdır ama, kendisi gamla alâkasızdır. Görünüşte gülen bir resmin de neşeyle münasebeti yoktur.
وین غم و شادی که اندر دل خفی است ** پیش آن شادی و غم جز نقش نیست‌‌
Gönülde bir haletten başka bir şey olmayan bu dünya gamı bu dünya neşesi; hakiki neşeye hakiki gama nispetle resimden ibarettir.
صورت خندان نقش از بهر تست ** تا از آن صورت شود معنی درست‌‌
Resmin mütebessim bir surette olması senin içindir ki, o resim sayesinde mânanın doğrulur.
نقشهایی کاندر این حمامهاست ** از برون جامه کن چون جامهاست‌‌ 
Bu hamamlardaki resimler camekânın dışından bakılırsa elbiseler gibidir; cansız, hareketsiz durup durmaktadırlar.
تا برونی جامه‌‌ها بینی و بس ** جامه بیرون کن در آ ای هم نفس‌‌
Sen, ancak dışardan elbiseleri görürsün. Elbiseni çıkar, soyun da bir içeriye gir arkadaş!
ز آن که با جامه درون سو راه نیست ** تن ز جان جامه ز تن آگاه نیست‌‌
Çünkü elbiseyle içeriye yol yoktur. Ten elbiseden, elbise de tenden haberdar değildir.
در بیان آن که عاشق دنیا بر مثال عاشق دیواری است که بر او تاب آفتاب زند و جهد و جهاد نکرد تا فهم کند که آن تاب و رونق از دیوار نیست از قرص آفتاب است در آسمان چهارم لاجرم کلی دل بر دیوار نهاد چون پرتو آفتاب به آفتاب پیوست او محروم ماند ابدا و حیل بينهم و بين ما يشتهون

Dünyaya âşık olan kişi, üstüne güneş vurmuş bir duvara âşık olur. Bu parlaklığın, bu ziyanın duvardan olmayıp güneşten olduğunu anlamak için hiç zihnini yormamış ve gönlünü tamamıyla duvara vermiş olan kişiye benzer; güneşin ziyası, güneşe kavuşunca ebediyen mahrum kalır. حیل بينهم و بين ما يشتهون


1 Mayıs 2020 Cuma

Hallac darağacında ne güzel söyledi bu nükteyi






گر ز حال دل خبر داری بگو
ور نشانی مختصر داری بگو
مرگ را دانم؛ ولی تا کوی دوست
راه اگر نزدیکتر داری بگو

Eğer gönül halinden  haberdar isen söyle
nüktedan bir nişanın varsa söyle
ecel dir biliyorum  ancak ta sevgilinin yurdunda.
Eğer yakın bir yol biliyorsan söyle



Hafız gazel 307  



غزل شمارهٔ ۳۰۷
https://ganjoor.net/hafez/ghazal/sh307/
  
هر نکته‌ای که گفتم در وصف آن شمایل
هر کو شنید گفتا للهِ دَرُّ قائل
her nükteyi söyledim güzelin vasıflarından
kim işitttiyse  dedi. söyleyenin hayrı artsın  sözün kemalidir
تحصیل عشق و رندی آسان نمود اول
آخر بسوخت جانم در کسب این فضایل
aşkın ve rindliğin tahsili  başta kolay göründü
sonunda canım yandı.bu faziletleri öğrenirken
حلاج بر سر دار این نکته خوش سراید
از شافعی نپرسند امثال این مسائل
 Hallac darağacında ne güzel söyledi bu nükteyi
Şafi' den sormayın bu meselelerin emsalini
گفتم که کی ببخشی بر جان ناتوانم
گفت آن زمان که نبود جان در میانه حائل
Dedim ki; sevgili zayıf canıma ne zaman  acıyacaksın
Dedi ki; canın aramızda hail(engel) olarak kalmadığı zaman
دل داده‌ام به یاری شوخی کشی نگاری
مرضیّةُ السجایا محمودةُ الخصائل
gönül vermişim bir  yare  zarif, hoş  cilveli
yaratılışı hoş,  hasletleri övülmüş
در عین گوشه‌گیری بودم چو چشم مستت
و اکنون شدم به مستان چون ابروی تو مایل
köşeye çekildim. Sarhoş gözlerin gibi
şimdi  kaşların gibi sarhoşlara mail oldum
از آب دیده صد ره طوفان نوح دیدم
وز لوح سینه نقشت هرگز نگشت زایل
Göz yaşlarımdan yüzlerce  Nuh tufanını gördüm
fakat gönlüme nakşedilmiş olan suretin, asla zail olmadı gitti
ای دوست دست حافظ تعویذ چشم زخم است
یا رب ببینم آن را در گردنت حمایل
Hâfız'ın kollan nazar için bir muskadır ey sevgili
ya rabbi  bu hamaili onun boynunda ne zaman görürüm  

 hafız şirazi   gazel 307



mevlana mesnevi

علت عاشق ز علتها جداست ** عشق اصطرلاب اسرار خداست
Âşığın hastalığı bütün hastalıklardan ayrıdır. Aşk,ilahi sırların usturlâbıdır
عاشقی گر زین سر و گر ز ان سر است ** عاقبت ما را بدان سر رهبر است
Âşıklık, ister o cihetten olsun, ister bu cihetten... Akıbet bizim için o tarafa kılavuzdur.
هر چه گویم عشق را شرح و بیان ** چون به عشق آیم خجل گردم از آن
Aşkı şerh etmek ve anlatmak için ne söylersem söyleyeyim... Asıl aşka gelince o sözlerden mahcup olurum.
گر چه تفسیر زبان روشن‌‌گر است ** لیک عشق بی‌‌زبان روشن‌‌تر است
Dilin tefsiri gerçi pek aydınlatıcıdır, fakat dile düşmeyen aşk daha aydınlıktır.
چون قلم اندر نوشتن می‌‌شتافت ** چون به عشق آمد قلم بر خود شکافت
Çünkü kalem, yazmada koşup durmaktadır, ama aşk bahsine gelince; çatlar, âciz kalır
عقل در شرحش چو خر در گل بخفت ** شرح عشق و عاشقی هم عشق گفت
Aşkın şerhinde akıl, çamura saplanmış eşek gibi yattı kaldı. Aşkı, âşıklığı yine aşk şerh etti..
...................
این نفس جان دامنم بر تافته ست ** بوی پیراهان یوسف یافته ست‌‌ 
Can, şu anda eteğimi çekiyor. Yusuf’un gömleğinden koku almış!
از برای حق صحبت سالها ** باز گو حالی از آن خوش حاله
Yıllarca süren sohbet hakkı için o güzel hallerden kıssalardan tekrar   anlat.



تمهید آسمانی - نخستین روز آفرینش نکوهش می کند آسمان زمین را

GÖKLERİN MUKADDEMESİ
Yaratılışın ilk gününde  asumanın , zemini azarlaması

زندگی از لذت غیب و حضور
hayatın  lezzeti  alemi gayb ve şahedetdendir   
بست نقش این جہان نزد و دور
bu dünyanın nakşı uzak ve yakındandır
آنچنان تار نفس از ہم گسیخت
     öyleki her can teli birbirinden ayrıldı    
رنگ حیرت خانۂ ایام ریخت
 günlerin hayret hanesinin rengi  uçtu
ہر کجا از ذوق و شوق خودگری
her nerede zevk ve iştiyaktan  kendin ağlasan
نعرۂ ’’من دیگرم ، تو دیگری‘
ve nara atsan ben başkayım sen başka
ماہ و اختر را خرام آموختند
ay ve yıldıza  cilveyle dolanmayı  öğrettiler
صد چراغ اندر فضا افروختن
semada   yüzlerce kandilleri  yaktılar
بر سپہر نیلگون زد آفتاب
lacivert semaya  güneşi  yerleştirdiler
خیمۂ زر بفت با سیمین طناب
çadırın kumaşını  altın , ipliğini gümüşten dokudular
از افق صبح نخستین سر کشید
şafak'ın ilk ufkunda başını kaldırdı
عالم نو زادہ را در بر کشید
kucağında yeni doğmuş bir alemi  göstermede
ملک آدم خاکدانی بود و بس
  ademin mülki  bir avuç toprak yığını 
دشت او بی کاروانی بود و بس
onun çölü kervansız idi meğer
نی بہ کوہی آب جوئی در ستیز
     bu dağlarda  çoşan    şelale yok
نی بہ صحرائی سحابے ریزریز
 bu çölde  yaşlar döken   bulut yok
نی سرود طایران در شاخسار
Dalların arasında  terennüm eden  kuşlar yok
نی رم آہو میان مرغزار
çayırlarda koşan ceylanlar yok
بی تجلی ہای جان بحر و برش
 kara ve deniz  canın tecellilerinden yoksun
دود پیچان طیلسان پیکرش
 kıvrılıp yükselen duman yeryüzü nün örtüsüydü
سبزہ باد فرودین نادیدہ ئی
      çemenler , mart esintisini  görmedi, hiç tanımadı
اندر اعماق زمین خوابیدہ ئی
   uyuya kalmış zeminin derinliklerinde 
طعنہ ئی زد چرخ نیلی بر زمین
bu masmavi  asuman yer yüzüne serzenişte bulundu    
روزگار کس ندیدم این چنین
böyle rezil rüsvay içinde hayat geçiren kimse görmedim
چون تو در پہنای من کوری کجا
   Benim  geniş  atmosferimde  senin gibi kör nerede 
جز بہ قندیلم ترا نوری کجا
benim kandilim olmazsa senin ışığın   nerede 
خاک اگر الوند شد جز خاک نیست
toprak elvend dağı olsada  yine tozdan başka bir şey değil
روشن و پایندہ چون افلاک نیست
  gökler (eflak) gibi nurlu ve payidar değil  
یا بزی با ساز و برگ دلبری
 ey zemin !    elindeki   eşyanın konforu sarhoşluğunda yaşa   
یا بمیر از ننگ و عار کمتری
yada aşağılık  utancı içinde öl
شد زمین از طعنۂ گردون خجل
zemin utandı. semanın serzeniş ve kınamasından
نا امید و دل گران و مضمحل
ümitsiz rencide ve perişan 
پیش حق از درد بے نوری تپید
  hakkın önünde  nursuzluğun derdinden  çırpındı
تا ندانی ز آنسوی گردون رسید
ansızın bilmediği  bir ses  semanın ötesinden  yankılandı
ای امینی از امانت بی خبر
 Ey emanet  sahibi !   emanetten habersiz olan
غم مخور اندر ضمیر خود نگر
üzülme !  ey zemin    ey insan ! gönlüne   nazar et


gazel   431

امشب آن نیست که در خواب رود چشم ندیم
خواب در روضه رضوان نکند اهل نعیم
  Bu gece öyle bir gece değilki hemdem (dost )olanların gözü uykuya gitsin
cennet bahçesinde   ehli nedim  olanların gözü  uykuya gidermi
صبحدم بوی سر زلف   تو  می داد نسیم       یاد می داد   مرا    هر نفس   عهدی قادیم
  seher yeli senin zülüflerin kokusunu  seher vakti  getirdi  her nefes kadim  hatıralardan yad etti
surei fatır  35  ayet  işaret var  اَلَّذ۪ٓي اَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِنْ فَضْلِه۪ۚ لَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا لُغُوبٌ

خاک را زنده کند تربیت باد بهار
سنگ باشد که دلش زنده نگردد به نسیم
 bahar  rüzgarı terbiyesiyle  ölmüş toprağa can verir
eğer gönlü taşa dönersen  bahar rüzgarı ona ne yapsın
بوی پیراهن گم کرده خود می‌شنوم
گر بگویم همه گویند ضلالیست قدیم
kaybolan yusufun   gömleğinin  (yar )kokusunu  alıyorum 
eğer bunu söylersem hepsi diyecekki sen hala eski şaşkınlığanda devam etmektesin 

عاشق آن گوش ندارد که نصیحت شنود
درد ما نیک نباشد به مداوای حکیم
  aşık  nasihat dinlemeye  kulak vermez
 bizim derdimize hekimin ilacı derman  olmaz
توبه گویندم از اندیشه معشوق بکن
هرگز این توبه نباشد که گناهیست عظیم,
sevgileye olan düşünceme (aşıklığıma) bana tevbe et diyenler 
asla ! bu tevbe kabul temez belki bu büyük bir günahtır
ای رفیقان سفر دست بدارید از ما
که بخواهیم نشستن به در دوست مقیم
ey yol arakadaşlarım  benden elinizi çekiniz
  ben istiyorumki sevgilinin kapısında mukim olayım
ای برادر غم عشق آتش نمرود انگار
بر من این شعله چنان است که بر ابراهیم
ey kardeş ! aşk derdinin ateşini   nemrudun ateşi gibi zannet
Beni de,   o ateş    ibrahim  gibi   sakin ve  serin kıldı  
مرده از خاک لحد رقص کنان برخیزد
گر تو بالای عظامش گذری و هی رمیم
 ölmüş ,  çürümüş   biri  toprak mezarından raks ederek kalkarsa  
    sen   çürümüş kemiklerin   üzerinden  geçtiğin  halde
وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُۜ قَالَ مَنْ يُحْيِ الْعِظَامَ وَهِيَ رَم۪يمٌ   yasin suresi  78

طمع وصل تو می‌دارم و اندیشه هجر
دیگر از هر چه جهانم نه امید است و نه بیم
           sana ulaşma ümidi ve senden ayrılığın korkusu içindeyim
   dünyada   bundan gayrı  ne varsa  arzu yada korku umrumda değil   
عجب از کشته نباشد به در خیمه دوست
عجب از زنده که چون جان به درآورد سلیم
      sevgilinin    kapısında ölürse aşık  şaşılacak bir durum değildir
acaib olan  o  ki  sevgilinin kapısında   aşık' ın canı selamette kalsın 
سعدیا عشق نیامیزد و شهوت با هم
پیش تسبیح ملایک نرود دیو رجیم
ey sadi aşk ile şehvet birbirine karışmazlar    
pak ve niyaz ehli melaikenin yanından sükun bulamaz  kovulmuş olan şeytan